For my academic writings, please consult:
http://works.bepress.com/mehmetozkan/

November 1, 2008

ZİMBABWE`DE MUGABE’NİN YAVAŞ ÖLÜMÜ

(SLOW DEATH OF MUGABE IN ZIMBABWE)

Mehmet OZKAN

ANLAYIS, Ekim 2008

Özellikle son bir kaç yıldır Afrika’daki en büyük sorunlardan birisi olan Zimbabwe sorunu gerek iç gerekse dış boyutuyla karmaşıklaşmış ve her geçen gün çözülemez hale gelmiştir. Fakat Güney Afrika Devlet Başkanı Thabo Mbeki`nin Afrika Birliği adına Mart 2008 seçimlerinden sonra arabulucu olarak yaptığı girişimler 15 Eylül 2008 tarihinde devlet başkanı ve ZANU-PF lideri Robert Mugabe ile muhalefet partisi MDC lideri Morgan Tisvangirai arasında varılan bir iktidar paylaşımı anlaşmasıyla sonuçlanmış ve ülkenin geleceği için ümitlerin yeniden yeşermesine yol açmıştır. Bu anlaşmanın geleceğe etkisini ancak onun ne kadar uygulanabilirliği belirleyecek olsa da bu anlaşma bölgesel ve küresel açıdan öneme haizdir.

Zimbabwe 1980 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazandığından beri Robert Mugabe devlet başkanlığı koltuğunda oturmaktadır. Mugabe 80’ler boyunca Afrika’da sömürge karşıtı hareketlerin kahramanı iken, 90’larda halkına verdiği sözleri yerine getirememesi sonucu eski itibarını yavaş yavaş kaybetmiştir. 2000’lere gelindiğinde ise Mugabe için zaman daralmış ve liderliği hem içeride hem de dışarıda eleştirilmeye başlanmıştır. İste bu noktadan sonra Mugabe agresif ve savunmacı bir tutumla seçimlere hile karıştırmaya ve beyazlar tarafından kontrol edilen arazilere el koymaya başladı. Bu tutum ciddi tepki ve izolasyonla sonuçlandı. Bu durumun sonucu olarak Zimbabwe ekonomisi çöktü, enflasyon milyonlara ulaştı ve ambargolar sonucu ülkede ürün bulunamaz oldu. Birçok insan ülkeyi terk ederek komsu ülkelere ya da Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı.

Güney Afrika’dan sonra bölgedeki en büyük devletin çöküşünü izlemekle yetinen Afrika ülkeleri, özellikle de Güney Afrika, “sessiz diplomasi” adını verdiği bir yöntemle Zimbabwe’deki iktidar ve muhalefeti bir araya getirmeye çalıştı. Bu anlaşma bu çabaların geç de olsa bir sonucu olarak görülebilir. Zimbabwe’nin ekonomik ve siyasi anlamda çöküşü bölgesel acıdan insan hareketliliğine ve bunun sonucu olarak çeşitli sosyal sorunlara yol açtı. Bugün yaklaşık dört milyon Zimbabweli Güney Afrika’ya göç etmiş bulunmaktadır, bu durum zaten iç sosyal dengesi yeteri kadar oturmamış olan Güney Afrika`nin sosyal dengesini de bozmaya başladı. Bir kaç ay önce Güney Afrika’da görülen yabancılara yönelik şiddet eylemleri aslında kökleri bulunan bir sosyal sorunun ülkeye komsu ülkelerden gelen aşırı gocun tetiklemesiyle ortaya çıkmıştır. Yine aynı şekilde Zimbabwe`nin ekonomik olarak çöküşünün maliyetini Güney Afrika ödemek zorunda kalmıştır. Gerek enerji yardımı gerekse ekonomik destek olsun hep Güney Afrika`da gitmek zorunda kalmıştır. Mart ayında yapılan son devlet başkanlığı seçimlerde Mugabe`nin secimi Tisvangirai’ye karşı kaybetmesine rağmen ikinci tura götürerek şiddet ve korku eylemleri sonucu kazanması artık bu sorunda bir sona gelindiğinin göstergesiydi. Eylül ayında yapılan iktidar paylaşımı anlaşması bu sürecin doğal bir sonucudur.

Küresel açıdan Zimbabwe sorunu doğrudan İngiltere ile ilgili olmakla beraber son yıllarda Afrika üzerinden Cin ve Batı arasında yaşanan rekabetin de bir öğesi olmuştur. 1980 yılında yapılan anlaşma gereği İngiltere maddi destekte bulunarak “gönüllü satıcı-gönüllü alıcı” usulü çoğunluğu beyazlar tarafından kontrol edilen tarım arazilerinin siyahlara transferi öngörülmüştü. Fakat İngiltere’nin bu konuda verdiği sözleri geciktirmesi, Mugabe için iç islerinde ciddi meşruiyet sorununa yol açmıştır.

İnsanlar 20 yıllık iktidardan sonra herhangi bir kalıcı arazi reformu görememişlerdir. Bu Mugabe`nin şiddet ve zor kullanma yoluyla biraz da İngiltere’ye mesaj vermek babından bazı uygulamalarına yol açmıştır. Bu durumu batının aşırı tepki vermesi sonucu, Mugabe batı ve özellikle de İngiltere ile ipleri koparmıştır. Batı bloğundan kopan Zimbabwe Çin ile ilişkilerini geliştirmiş ve birçok devlet isletmesini Çin’e devretmiştir. Her geçen gün ekonomik olarak Çin ile ilişkilerini geliştiren Zimbabwe, batının özelikle Afrika`da Çin nüfuzunun artmasını dengelemeye yönelik çabalarının bir parçası olarak eskiden dışladıkları Mugabe ile yeni iktidar paylaşımı anlaşması çerçevesinde tekrardan ilişki kurmaya yöneltmiştir. Her ne kadar AB ve Amerika yapılan anlaşma sonrası “bekle ve gör” stratejisi izleyeceklerini ilan ettilerse de anlaşmada çok büyük bir bozulma olmadığı takdirde Zimbabwe’ye özellikle ekonomik anlamda destek vermeye hazırdırlar. Yapılan anlaşma çerçevesinde ekonomi ilgili bakanlıkların batı tarafından desteklenen muhalefet partisi MDC tarafından kontrol edilecek olması batının ekonomik desteğinin anlaşmanın en önemli unsurundan birisi olduğunun göstergesidir.

İktidar paylaşımı anlaşmasının Zimbabwe iç siyaseti açısından sonucu Mugabe`nin sonunu ilan etmesidir. Her ne kadar halen devlet başkanlığı koltuğunda oturacak olsa da, bir iktidar paylaşımına gitmek zorunda kalmış olması hem başka bir alternatifinin kalmadığının hem de onurlu bir çıkış yolu arandığının işaretidir. Anlaşma gereği yaklaşık iki yıl sonra seçimler ve yeni anayasa yapılacaktır. Eğer muhalefet partisi MDC çok büyük bir hata yapmazsa seçimi kazanmaması için hiçbir neden yoktur. MDC’ nin seçimi kazanması ve ülkeye yönetmeye izin verilmesi yaklaşık otuz yılı bulacak olan Mugabe rejiminin sonunu getirebilir.

Tüm bu değerlendirmelere rağmen anlaşma gereği Mugabe orduyu, Tisvangirai ise polis gücünün kontrolünü elinde tutacaktır. Mugabe’nin ordu ile beraber, bürokrasi ve karar alma mekanizmasındaki etkisi düşünüldüğünde aslında MDC’ ye verilen rol son derece küçük gibi görülebilir. Fakat Mugabe’nin önceki politikalarına bakılınca bu durum aslında beklenenin de ötesinde bir paylaşımdır. MDC`ye özellikle ekonomik idarenin verilecek olması, aslında MDC`nin sadece uluslararası finansal destek için iktidar ortağı yapıldığı izlenimi de vermektedir.

Zimbabwe sorununun geleceğini zaman gösterecek olmakla birlikle eğer bu anlaşma basarı ile uygulanabilir ve ülkeye barış getirebilirse Afrika’nın güneyinde problemli olan son ülke de belli bir istikrar ortamına kavuşup bölgesel gelişme ve kalkınmanın onunu uzun vadede açabilir.

20 Eylul 2008 - ISTANBUL

No comments: