For my academic writings, please consult:
http://works.bepress.com/mehmetozkan/

July 25, 2009

Doğu Türkistan’daki olaylara nasıl yaklaşılmalı?

Mehmet ÖZKAN
Cuma, 17 Temmuz 2009

http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/do-u-tuerkistandaki-olaylara-nas-l-yakla-lmal.html

Son gunlerde Doğu Türkistan'da yaşanan olayları analiz etmek önce bu bölgeyi ve Çin'i bilmeyi gerektiriyor. Ancak su bir gerçek ki İslam dünyası ve Batı'da bu ilgini hem akademik hem de siyasi anlamda son derece sınırlı. Duygusal olarak Doğu Türkistan'a yakınız ama bu yakınlık gerçekçi siyasete dönüşemiyor. Gerçekci bir Doğu Türkistan stratejisi için soruna en az üc temel noktadan yaklaşmak gerekmektedir.

Sincan şehrinde yaşanan katliamın bize öğrettiği birincil nokta, Çin`in önceki yıllarda yaşanan Tibet tecrübesinden son derece önemli dersler çıkardığı ve tamamıyla farklı bir siyaset izlediğidir. Tibet olayları sırasında bölgeye hiçbir gazetecinin girişine izin vermeyen Çin yönetimi, Doğu Türkistandaki olayları görmek isteyen gazetecileri bölgeye götürmekle kalmamış olayların yaşandığı yerleri bizzat gezdirmiştir. Bu pozitif durum Çin tarihinde bir ilk olarak görülmelidir, fakat Çin`in neden böyle bir strateji izlediği sorusu hala yanıt bulmuş değildir. Ama en mantıklı görünen açıklama, Çin`in Tibet tecrübesinden sonra temel olarak sahip olduğu üc temel soruna (Tayvan, Tibet ve Doğu Türkistan) yönelik olarak yeni bir söylem oluşturma niyetidir. Doğu Türkistan örneğinde bu nokta kensidisini yaşanan son çatışmaları iki ırk arasındaki basit iç çatışmalar olarak gösterip, Uygurların bağımsızlık söylemlerini yok etmeyi amaçlamaktadır. Bölgenin dış basına kapatılıp izole edilmesi tarih boyunca Çin`e zaman kazandırdıysa da aslında sorunun özüne yönelik hiçbir çözüm getirmemiştir. Çin yonetimi bu durumun farkına varmış gözükmektedir. Çin zihniyeti ve stratejisi açısından ise bu durum Çin`in kendi sorunlarına yönelik olarak insiyatif almaya başladığının bir işareti olarak görulebilir.

İkinci olarak belirtilmesi gereken nokta, Çin ilk defa bir iç sorunu dış müdahalenin yanı başının mudahil olmasına izin verdi. Bu en basitiyle Çin`in uluslararası alana açılmasının doğal bir sonucu olarak yeni gelişmekte olan sistemdeki gevşekliği göstermektedir. Bu durum özellikle İslam dünyasında yaygınlık kazanmış Doğu Türkistanda iş yapılmaz çünkü Çin diktatörlüğü cezalandırır fikrini yıkmalıdır. İslam dünyasının asıl Doğu Türkistan testi yeni başlamaktadır. Tam da pandoranın kutusunun açıldığı şu dönemde, sivil toplum örgütleriyle, gazeticeleriyle, işadamlarıyla ve uluslararası kamuoyu oluşturma kanallarıyla yeni bir Doğu Türkistan stratejisi geliştirmek gerekmektedir. Türkiye`nin yaşanan olayları Birleşmiş Milletler ve Opens external link in new windowİslam Konferansı Örgütü (İKÖ) üzerinden uluslararası alana taşıma niyeti ve çabası bu noktada önemli bir adım olarak görülmelidir.

Üçüncü olarak vurgulanması gereken nokta yeni bir strateji için yeni bir söylemin aciliyetidir. Şunu belirtmek gerekir ki İslam dünyasının Doğu Türkistan üzerine ciddi bir söylemi hiç olmadı. ‘Çin zulmü’ olarak basitce ifade edilen ve olayı etraflıca araştırma ve değerlendirme yerine ucuz söylemler üzerinde oluşturulan duygusal söylem aslında sorunun çözümünün önündeki en büyük engeldi. Yıllardır Avrupa ve Türkiye`deki Doğu Türkistan diasporasının da bu tür söylemlerden nemalanarak olaya hiçbir zaman gercekçi yaklaşmadığı burada özellikle vurgulanmalıdır.

Zaman Doğu Türkistan üzerine sahip olduğumuz romantik söylemleri terk ederek yeni ve gerçekci bir bakış açısı yakalama zamanıdır. Bu konuda atılması gereken en önemli nokta bizlerle Doğu Türkistan sorunu arasında Uygur diasporası aracılığıyla oluşturulmuş olan suni bağı yıkarak, sorun ile doğrudan ilişkiye girmek gerekir. Aynı durum Çin için de geçerlidir. Bunun doğal bir sonucu olarak belki de Doğu Türkistan diasporasının oluşturamadığı söylemin oluşturulmasının önü açılabilir.

Sonuç olarak Doğu Türkistanda yaşayan müslümanların yıllardır çektiği sıkıntıya bir son vermek için son yaşanan acı gelişmeleri bir fırsat olarak değerlendirmek ve konunun uluslararası gündeme geldiği şu dönemi iyi değerlendirip, cözüm için kalıcı adımlar atmak gerekmektetir.

No comments: