For my academic writings, please consult:
http://works.bepress.com/mehmetozkan/

December 24, 2008

OBAMA-İRAN DANSI

(DANCES OF OBAMA-IRAN)

IGMG Perspektif, January/Ocak 2009

Mehmet OZKAN

Kasım ayında yapılan Amerikan seçimleri her ne kadar gerçek hayatta ciddi bir devrim yapmamış gibi gözükse de aslında zihinlerde önemli bir devrim yaptı. Düşünülmesine bile ihtimal verilmeyen hem siyah hem de daha dört yıl önce kimsenin tanımadığı Barack Obama Amerika’nın 44. Devlet Başkanı oldu. Kimilerine göre Obama Amerika’nın son şansıydı çünkü Amerika son yıllardaki Bush politikalarıyla dünyadaki itibarını kaybetti. Bir diğer nokta ise Amerika’nın yeninden yapılandırılması ya da Amerikan rüyasının yeniden canlandırılmasıydı ki, bu noktada da Obama’nın seçilmesi Amerika için yeni bir şans olarak görülüyor. Aslında Amerika’da temel olarak bir çok konuda taktiksel düzeyde farklılıklar olsa da stratejik anlamda siyasi partiler çok fazla farklı düşünmezler. Amerikan tarihinde stratejik kararlar alma ancak tarihî açıdan dönüm noktasında başkanlık edenlere nasip olmuştur. Soğuk savaş sonrasında uluslararası sistemde oluşan yeni durumun gereği olarak ortaya çıkan “Stratejik kararlar alabilme” şansını hem Clinton hem de Bush iyi kullanamadı. Şimdi onların bıraktığı miras ve tarihin getirdiği yükümlülükler Obama’nın omuzunda. Onun alacağı kararlar ya Amerikan rüyasının sonuna ya da yeniden doğmasına yol açacak. Bu yazıda temel olarak Obama’yı bekleyen sorunlar ve opsiyonları üzerinde durularak önümüzdeki dönem için bir değerlendirme yapılacaktır.

İç politika anlamında Obama’yı bekleyen en büyük sorun kuşkusuz ki, ekonomik kriz. Fakat bu konunun küresel boyutları ele alındığı zaman aslında Amerika’nın en temel sorunlarının dış politikada olduğu görülecektir. İç-dış politika ayrımının artık anlamsızlastığı günümüzde Amerika’nın dış politika tercihleri hem firsatlar hem de sıkıntılar doğuracak ve Amerika’nın geleceğine yön verecektir.

Obama’yı dış politikada bekleyen temel olarak üç sorun var. Bu sorunların hemen hemen hepsi bir şekilde İran’a yönelik dış politika tercihleriyle doğrudan bağlantılı. Irak sorunu için İran, Rusya sorunu için Avrupa, ve Afganistan sorunu için Taliban en kilit aktörler. Ya Obama bunlarla doğrudan iletişime geçip sorunu çözmeye çalışacak ya da Bush idaresinin yaptığı gibi aktörleri kenara bırakıp sorunla uğraşacak fakat çözemeyecek. Uzun vadede Obama’nın başarısı ya da başarısızlığı bu üç aktör ile kuracağı ilişki ve bunlar etrafından şekillenen dünya siyaseti sonucunda belli olacaktır.

Son günlerde Amerika ve Irak arasında yapılan güvenlik anlaşmasının da işaret ettiği gibi Amerika’nın Irak siyaseti yeni bir merhaleye giriyor. Amerika yeni dönemde Irak sorununun çözümü için daha fazla enerji harcayacak. Artık uluslararası toplum Irak sorununun çözülmesi için İran’ın bir şekilde masaya getirilmesi gerektiğinin farkında ve bundan başka da bir alternatif yolun olmadığını görmüş durumda. Hem Irak’ın geleceği ile ilgili kararlarda hem de güvenlik konularında İran’ın, Irak’taki etkisini artık anlamayan kalmadı. Obama’dan öncelikli olarak -seçim kampanyalarında da vaad ettiği gibi- Irak sorununun çözümü ile ilgilenmesi beklenmektedir. İran devrim sonrası ilk defa yeni seçilen bir Amerika Başkanı’nı tebrik etti. Obama’nın yanıtının bir sonraki adımı belirleyecegi İran-Amerika ilişkilerinin geleceği aslında Irak’ın geleceği için en önemli ipuçlarına sahip.
Obama’yı bekleyen bir diğer hayatî sorun Rusya. Putin’in Devlet Başkanı seçilmesinden beri Rusya kendi yakın havzasında ve sonrasında da tüm Avrasya’da etkisini artırdı. Özellikle yeraltı kaynaklarının varlığı sayesinde yeniden kazandığı ekonomik üstünlüğünü siyasî arenaya da taşıdı. Avrupa’nın enerji güvenliği üzerinde tekel oluşturmus olan Rusya artık sessiz, olayları izleyen ve de en onemlisi 90’larda hissettiği zayıflık psikolojisinden uzak. Amerika’nın hata yaptığı her yerde ben varım demeye çalışan ve Gürcistan örneğinde olduğu gibi gerektiği zaman askerî güç kullanmaktan da çekinmeyen Rusya herşeyden önce uluslararası sistemde kendisine soğuk savaş döneminde olduğu gibi bir uluslararası statü ve etkinlik alanı istiyor. Özellikle bölgesindeki etkinlik alanına yapılan müdehaleler de çok hassas olan Rusya’nın agresif bir boyuttan çıkarılıp nasıl ve hangi statü de uluslararası sisteme entegre edileceği Obama döneminin önemli meselelerinden birisi olacaktır. Rusya sorununun çözümü bir boyutuyla Avrupa ile kurulcak yeni ve dengeli bir ilişki düzeyi ve bunun beraberinde getireceği uluslararası düzene bağlı. Diğer boyutu ise yine İran’ın uluslararası siteme entegre edilmesiyle doğrudan bağlantılı. Irak savaşından beri Avrupa dışlanmıslık psikolojisi çercevesinde yeni yapılanmalar içerisine girdi. Ama hem Amerika hem de Avrupa, Rusya ile tek başına mücadele edemeyeceğinin farkında. Yeni dönemde Amerika-Avrupa ilişkileri Rusya sorununun geleceğini belirleyecektir. Aynı şekilde dışlanmış bir İran, Avrasya bölgesinde Rusya’nın en önemli partneri olarak Batı’nın etkisinin minimuma indirildiği bölgesel bir düzen için çalışmaktadır. İran her ne kadar bu bölgesel düzende Rusya’ya göre etkisinin az olacağının farkında olsa da Batı tarafından sürekli dışlanan bir İran için başka bir alternatif de yoktur. İran Rusya ile biraz da zoraki bir ilişki içerisindeymiş görüntüsü vermektedir. Batı’nın İran’a yönelik siyaseti bu açıdan Rusya’nın geleceğı açısından önemlidir.

Obama için bir diğer nokta Afganistan ve Taliban’ın geleceğidir. Afganistan her ne kadar son dönemde dünya gündeminden düşmüş görünse de karar alıcıların öncelikli olarak ilgilendikleri bir mesele olarak hala önemini korumaktadır. Afganistan’ın geleceği Amerika için hem bir ülkenin yeniden yapılandırılması hem de bir fenomenin (terorizm) bitirilmiş olması açısından sembolik bir önem taşımaktadır. Fakat son yıllarda gün yüzüne çıkan en önemli gerçek şudur ki, Amerika ve Batı, Taliban karşısında ciddi irtifa kayıplarına uğramıştır ve Afganistan’daki durum aleyhte işlemektedir. Afganistan’ın geleceği bölgesel açıdan İran ile de yakından ilgilidir. Özellikle Afganistan’ın güney bölgesinde etkili olan İran’ın yapacağı küçük bir katkı hem İran tarafından düşman olarak görülen Taliban’ın etkisinin azaltılmasını hem de Batı’nın elinin güçlendirilmesini sağlayabilir. Afganistan konusunda Obama için en temel karar eğer klasik stratejiler işlemezse ortaya çıkacaktır. Taliban ile masaya oturulması hiç bir zaman tasvip edilmemesine rağmen son dönemde Amerika için bir çıkış yolu olarak görülmekte ve son hamle olarak saklanmaktadır. Siyasî ve psikolojik boyutlarıyla tamiri zor bir durum ortaya çıkarabilecek bir karar olan Taliban ile masaya oturma meselesi, Obama için önemli bir sınav niteleği taşır. Yine de burada vurgulanması gereken nokta, Rusya ve İran sorunlarını buyük oranda çözmüş bir Batı’nın Taliban konusunda elinin güçlenmiş olacağıdır.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, Obama ve Amerika için son derece önemli olan üç temel sorunun ve bu çercevede ilişkilerin yeniden düzenlenmesi gereken üç temel aktörün varlığı şüphesiz. Fakat bu aktörlerden bir tanesi, İran, son dönemde adeta Amerikan siyasetinin geleceği için merkezi bir konuma yükselmiş durumda. Dolayısıyla yeni Başkan Obama için de temel sorun İran sorunu olacaktır. İran Amerika’nın alacağı kararlarda kendisinin merkez olacağının fazlasıyla farkında ve Amerika ile işbirliğinin aslında hem Amerika’nın hem de İran’ın işine yarayacağı bilincinde izlenimini veriyor. İran nükleer silah geliştirme çabalarının uluslararası güçler tarafından engellenmemesi için Amerika’ya, Irak ve Afganistan’daki sorunların çözümünde yardımcı olmaya hazır, yani bir nevi kendince hayati olarak gördüğü çıkarını korumak ve sürdürmek istiyor. İşin özü yeni dönemde Obama-İran dansı uluslararası düzenin geleceğini belirleyeceğe benziyor.

18 Kasim/November
Istanbul-Turkiye