For my academic writings, please consult:
http://works.bepress.com/mehmetozkan/

March 19, 2008

KÜRESEL AÇIDAN KOSOVA`NIN BAĞIMSIZLIĞI:YENİ BİR DÖNEME DOGRU

Mehmet OZKAN
(INDEPENDENCE OF KOSOVO FROM GLOBAL PERSPECTIVE: TOWARD A NEW ERA)

Soğuk savaşın sona ermeye başlamasıyla başlayan Balkanlardaki tarihi hesaplaşma süreci bugün hala bitmiş değildir. Kosovanın 17 Şubat 2008 de bağımsızlığını ilan etmesi bu tarihi geçmişle yüzleşip sorunlara gerçekçi bir çözüm bulma sürecindeki son halkayı temsil eder. Balkanlar sadece tarihsel olarak çarpık çözümlerin sergilendigi bir bölge degildir aynı zamanda küresel güçlerin doğu-batı ve kuzey-güney geçişgenliklerinde merkezi bir konumu teşkil eder. Bu durum birinci dünya savaşının başlaması ve Sovyetlerin çökmesi örneklerinde görüldüğü gibi kadar orada yaşanan olayların dünya siyasetinde hep bir değişikliğin/dönüşümün önünü açmasıyla sonuçlanmıştır. Bu çerçevede Kosova`nın bağımsızlığını batılı devletlerın desteğiyle ilan etmesini bir kaç noktada ele almak gerekmektedir. Bu yazıda Kosova sorunu üç aşamalı olarak ele alınacaktır: Balkanlar, Avrupa ve küresel uluslararası sistem.

Balkanların gerçek tarihinin son onbeş yıldır yazıldığını söylemek herhalde pek gerçekdışı olmayacaktır. Balkanlar hem sahip olduğu çoklu etnik ve dini yapı dolayısıyla hem de tarih boyunca bir etkileşim merkezi olması sebebiyle özel bir konuma sahiptir. Balkanlarda Miloseviç önderliğinde Sırp milliyetçilerinin başlattığı ve temelde Balkanları bir etkileşim merkezinden çıkarıp hegomonik bir düzene dönüştürme projesi doksanlı yıllarda Bosna ve Kosova savaşları örnekleri dikkate alındığında pek de başarılı olmamıştır. Hala bir yerel hegemonya tehlikesinin bulundugu bir durum olan günümüzde kendisini zayıf hisseden her aktör, Bosnalılar ya da Kosovalılar, kendi özgün kimliklerini korumanın ancak bağımsız bir devlet kurmaktan geçtiğini yıllar önce anlamışlardı. İşte bu çerçevede Kosova`nın bağımsızlığı doksanlarda yarım bırakılan ve sorunları çözmekten ziyade donduran bir bakış açısının değiştiğini ve sorunlarla doğrudan ilgilenmeye başlanıldığının en temel göstergesidir. Kosova zaten 1999 sonrasında ekonomik ve güvenlik açıdan NATO ve Avrupa Birliği`nin desteğiyle ayakta duruyordu. Kosovalıların geçici Birleşmiş Milletler barış gücü pasaportu taşımaları bile Kosovalılar için Sırpların egemenliği altında yaşamanın artık mümkün olmadığının en temel kanıtıydı. Sırbistan ile yıllardir kağıt üzerinde belirtilen yasal bağımlılık dışında hiçbir gerçek bağlantısı olmayan Kosovalıların bağımsızlığını ilan etmesine Sırplarin bu kadar aşırı tepki vermeleri aslında 1999 yılında NATO`nun Belgrad`ı bombalamasına verilen gecikmiş bir cevaptan baska birşey değil. Bu çerçevede Amerika basta olmak üzere özellikle batılı elçiliklere zarar verilmesi 1999`de oluşan tepkinin başka bir yön üzerinden kendini ifadesidir. Balkanlar açısından Kosova`nın bağımsızlığı çözüm bekleyen bir sorunu daha çözmek ve barış için bir tuğla daha koymayı ifade eder. Aynı şekilde Sırpların diğer yaşanması gereken muhtemel bağımsızlıklar için nasıl ve ne şekilde bir tepki verebileceğinin de bir testinden ibaret.

Avrupa açısından Kosova`nın bağımsızlığı ve özellikle de bir çok AB ülkesinin Kosovayı hemen tanıması 1990`ların aksine Avrupalıların daha uzun vadeli ve stratejik düsündüklerinin de bir göstergesi. Balkanların bir geçiş bölgesi olduğu daha önce vurgulanmıştı. Balkanlardaki sorunların çözümü hem Avrupanın güvenlik sorunlarına bir nebze olsun çözüm getirecek hem de enerji güvenliğini saglayacaktır. Bugün üzerinde konuşulan bütün enerji hatları bir şekilde Balkanlardan geçmek zorundadır. Hergeçen gün enerjide Rusya`ya bağımlı olmaktan şikayet eden Avrupa için en sağlıklı yol enerji hatlarının çeşitlendirilmesidir. Bunun sağlanabilmesi için de Balkanların güvenli ve temel sorunlarından bir nebze de olsa arındırılmış olması bir ön şarttır. Bu açıdan bakıldığında Kosova`nın bağımsızlığını ilan ettiği dönemde Yunanistan ile Makedonya Cumhuriyetinin aralarındaki isim anlaşmazlığını çözmek için yoğun görüşmeler yapıyor olması, Balkanlardaki sorunlarla Avrupanın yüzleşmeye başladığının ve sorunların çözülmesine destek çıktığının göstergesidir. Kosova`nın bağımsızlığı hiç şüphesiz iki devletin desteği olmadan mümkün olamazdı. Bunlardan birisi küresel güç olan Amerika, diğeri ise Avrupanın lideri ve taşıyıcısı rolünü son yıllarda hızla kazanan Almanya. Tarihsel olarak Doğu Avrupa ve Balkanlar hep Almanyanın arka bahçesi olagelmiştir. 1990’larda Avrupanın Bosna ve Kosova savaşlarına sessiz kalmasının sebebi de aslında Almanyanın kendi iç bütünleşme sorunlarıyla uğraştığından konuyla ilgilenememesinin bir sonucuydu. Bugün Almanya hem birleşme sorununu halletmiş hem de ekonomik ve siyasi açıdan AB`nin lideri olduğunu kabul ettirmiştir. Kosova örneğinden başlayarak Avrupanın Balkanlardaki sorunlara kalıcı çözümler bulmaya başlaması Almanyanın yeniden liderlik konumuna gelmesiyle doğrudan bağlantılı olup, Berlin yeni oluşmaya başlayan dünya düzeninde kendi tarihi arka bahçesini sağlama alma niyetindedir.

Küresel sistem açısından Balkanlardaki olayların her zaman kilit bir rol oynadığı yukarıda vurgulanmıştı. Bu durum hem küresel düzen hem de küresel aktörler için geçerlidir. Küresel düzen açısından Balkanlar ve Doğu Avrupadaki devletlerin ya AB üyesi yapılarak ya da kalıcı çözümlere yönlendirilerek desteklenmesi küresel sistemin temel fay hatlarından birisini bitirmeye yöneliktir. Bugün için dünyada bir çok fay hattı bulunmaktadır. Irak ve Filistin örnekleri son yıllarda hep gündemimizi işgal etse de asıl fay hatları Balkanlar, Orta Asya, Uzak Doğu ve Orta Afrika olmak üzere bir çok yerde her an çatışmayla ya da tehditlerle sonuçlanabilir. Küresel aktörler sorunlu olan ve kendileri için birinci derecede tehdit oluşturan bölgelerdeki sorunlarla birinci dereceden ilgilenirler. Kosova`nın bağımsızlığı yukarıda izah edildiği gibi hem enerji güvenliği hem de Balkanların Avrupaya yakınlığı dolayısıyla Batılı devletlerce desteklenmiş ve tanınmıştır. Kosova`nın bağımsızlığından iki grup devlet rahatsızdır. Birincisi İspanya, Çin ve Romanya gibi kendi içerisinde muhtemelen bağımsızlık talep edecek bir azınlığı barındıran devletlerdir. Bunlar Kosova örneginin bir uluslararası standart oluşturmasından ve yeni bir sınır çizme sürecinin başlamasından çekinmektedirler. İkinci grup devletler ise daha çok olaya küresel bakan ve Balkanlarda Avrupa ve Amerikanın etkisinin artmasını istemeyenlerdir. Rusya için yukarıda sayılan iki kategori de geçerli gözükebilir fakat Rusyanın sürece baştan beri karşi çıkması tamamıyla Balkanlarda kaybettiği irtifa ile açıklanabilir. Özellike Doğu Avrupadaki eski sovyet bölgelerinin tek tek Almanya ve AB`nin etkisi altına girmesi Rusya`nın tarihsel reflekslerini harekete geçirmekte ve emperyal bir güç gibi tepki vermesine yol açmaktadır. Aynı şekilde enerji ve güvenlik konularında Balkanların Avrupaya yapacağı pozitif katkı en temelde Rusyanın aleyhine işleyen bir süreci başlatacaktır. Bugünün küresel sisteminde temel siyasi çatışma alanı Avrasya ana kıtasıdır. Balkanlarda elini güçlendirmiş bir AB ve Amerika`nın Avrasyaya daha fazla ilgi göstereceğinin de farkında olan Rusya ve Çin aslında Şangay İşbirliği Örgütü üzerinden Avrasya kıtasında kurmaya çalıştıkları düzenin hiçbir şekilde rahatsız edilmesini istememektedirler. En nihayetinde Avrasyadaki egemenlik mücadelesinin ana konularından birisinin de enerji ve doğalgaz olduğu dikkate alındığında Balkanların önemi bir kez daha ortaya çıkar.

Sonuç olarak Kosova`nın bağımsızlığı bölgesel ve uluslararası düzende yeni bir sürecin başladığının göstergesidir. Bu hem Avrupa Birliği açısından hem de küresel aktörler olan Rusya ve Amerika için geçerlidir. Ne var ki bu durumun batılı devletler lehine bir kazanç olduğunun farkında olan Rusya`nın nasıl bir yanıt vereceğini ancak zaman gösterecektir. Türkiye açısından ise Balkanlara yeni bir dost ve güvenilir ülke gelmiş olup, Türkiye’nin zaten etkin olduğu Balkanlardaki etkisinin uzun vadede daha da artması beklenmelidir.

İstanbul- Türkiye
12 Mart 2008

No comments: